Doğuştan gelen bir davranış olarak bilinen ağlamak, duygularımızı dışa vurmanın en etkili yoludur. Özellikle biz kadınlar erkeklere oranla yaşamımız boyunca daha çok gözyaşı döküyoruz. Bu da erkeklere nazaran duygularımızı daha derin ve içten yaşadığımızın bir göstergesi. Biz ara vermeden en az beş dakika ağlayabiliyorken, onlar için gözlerinin dolması yeterli oluyor. Yaşamı boyunca ortalama bir insanın döktüğü gözyaşı, on kovayı doldurabilecek değerde olmasına karşın bu değer, kültür ve yaşam koşullarına göre değişiklik gösteriyor.
Özellikle biz kadınların ve çocukların ağlaması şefkat uyandırıcı bir etkiye sahip. Öyle ki, bu durumu çekinmeden kullandığımız zamanlar olabiliyor. Ancak yapılan araştırmalar gösteriyor ki, tecavüz esnasında ağlamak, suçluyu daha da saldırganlaştırıyor.
Korkudan, öfkeden veya kötü bir olaydan ağlayabildiğimiz gibi sevincimizden de gözyaşı dökebiliyoruz. Her kültürün yapısında yer alan ağlamak, yıllar öncesinde destanlara da konu olmuştur.
Ağlamak rahatlatıyor ve duygularımızı tazeliyor. Bu açıdan ruhsal bir temizlenme olarak görülen gözyaşı, sevebilme ve merhamet sahibi olmak gibi belirtiler taşıyor. Öyle ki, asırlar önce yaşamış olan Ovidius adlı Romalı şair, ‘Ağlamak, öfkeyi siler’ diyor.
0 yorum:
Yorum Gönder